


Bölüm 10 Erkek Arkadaşı Tanıtmak
Caesar Otel'in adını duyunca herkes fısıldaşmaya başladı.
"Bugün Caesar Otel'e tüm büyük isimler geliyor. Hepsi zengin tıbbi ailelerdenmiş."
"O da onlardan biri mi acaba?"
Adeline şaşırmamıştı; Ian'ın kıyafetleri para kokuyordu ve saati tek başına bir araba alabilirdi.
"Bir dahaki sefere dışarı çıktığında, yanımda kal ve kaybolma," dedi Adeline, tıbbi çantayı düzenlerken. Bu drama karışmak istemiyordu.
Aniden, Ian bacağına yapıştı, Adeline hareket edemez hale geldi.
Aşağıya, Ian'a baktı ve o da yukarıya, Adeline'e baktı.
Büyük, sulu gözleriyle ona bakıyor, kaybolmuş bir köpek yavrusu gibi kıyafetlerine sarılıyordu.
Adeline'in siniri eridi ve Ian'ın yumuşak saçlarını karıştırdı.
"Bırakmıyorsun, değil mi? Benimle eve gelmek mi istiyorsun?" Ian başını sallayacakken Adeline'in yüzü ciddileşti. Ian küçük olmasına rağmen zekiydi ve hemen fikrini değiştirdi. "Beni eve götürebilir misin? Ailem sana düzgünce teşekkür eder ve bolca para verir."
Adeline, ona teşekkür etmesine veya tıbbi yardım için ödeme yapmasına gerek olmadığını söyledi. Sadece canı öyle istemişti.
"O zaman," dedi Ian aniden, "erkek arkadaşın var mı?"
Adeline omuz silkti, "Şu an için yok."
Ian'ın yüzü aydınlandı, "Harika, o zaman üçüncü kardeşim Charles Livingston'u tanıştırayım. Kesinlikle onu seveceksin. Charles sana benim yerime teşekkür etsin."
Adeline çok ilgilenmiyordu, Ian ise Charles'ı yakışıklı, zengin ve çok iyi biri olarak övmeye başladı. Tam bir fırsat.
Adeline, Ian'ın konuşmasını gülümseyerek dinledi ve "Ama bir şart var," dedi.
"Hangi şart?" diye sordu Ian, kafası karışmıştı.
"Şu an evlenmeyi düşünmüyorum." Adeline güldü. Çocuk gençti ama kafasında çok şey vardı.
Ian'ın hayal kırıklığını görünce Adeline onu teselli etmedi ve bir süre sessizce yürüdüler.
Adeline, Ian'ın erkek arkadaş konusunu bıraktığını düşünmüştü, ama otel girişine geldiklerinde Ian neşelendi, küçük yumruklarını sıktı ve "Charles yukarıda. Neden yukarı çıkıp onu görmüyorsun? Gerçekten, Charles çok yakışıklı," dedi.
Adeline, Ian'ın satış konuşmasına gülerek burnuna dokundu. "O kadar ileri düşünmedim. Peki, Charles senin onu ayarlamaya çalıştığını biliyor mu?"
Ian'ın yüzü ciddiydi. "O hep hasta. Ailem onun yakında bir eş bulmasını istiyor. Sen tıpta harikasın ve çok güzelsin; kesinlikle seninle çıkmak isteyen bir sürü erkek vardır. Charles'a göz kulak olmam lazım."
Adeline, Ian'a doğrudan cevap vermedi. Bunun yerine, sırt çantasından bir şişe su ve bir paket soda kraker çıkardı ve ona uzattı. "Biraz su iç ve bir şeyler ye. Sesin biraz kısık gibi."
Şişeyi açmaya çalıştı ama başaramadı. Bu yüzden Adeline'e çaresiz, umutlu bir bakışla baktı. "Açamıyorum."
Kenneth Wilson, uzaktan Ian'ı fark etti ve Ian'ın Martinez Ailesi tarafından kovulan evlatlık kızla neden birlikte olduğunu merak etti.
Kenneth'in gözlerinde bir anlık dikkat belirdi, ama çabucak kendini toparladı.
Kimliğini açıklamadan, doğrudan yanlarına yürüdü ve biraz acil bir sesle, "Ailen seni arıyordu. İyi olduğunu görmek büyük bir rahatlama," dedi.
Ian, Adeline'in elini sıkıca tuttu, sesi kararlıydı. "Beni o kurtardı. Ona düzgünce teşekkür etmek istiyorum."
Sözleri yaşının ötesinde bir olgunluk taşıyordu. Küçük boyutuna rağmen güçlü bir varlığı vardı.
Kenneth biraz şaşırdı. Böyle fırsatları sosyal merdiveni tırmanmak için kullanmaya çalışan birçok insan görmüştü, ama Adeline'in tavrı onu şaşırttı. Adeline'e nazikçe başını salladı, "Bayan Vanderbilt, iyiliğinizi unutmayacağız."
Adeline, bu zengin aile çekişmelerine fazla karışmak istemedi ve sakince cevap verdi, "Sadece herkesin yapacağı şeyi yaptım. Zaten teşekkür etti."
Kenneth biraz şaşkın hissetti ama çabucak toparlandı ve Ian'a döndü. "Bay Livingston gerçekten senin için endişelendi. Arabada seni bekliyor ve ilaçlarını almayı bile unuttu."
Ian'ın gözlerinde bir anlık şaşkınlık belirdi. "Gerçekten kendisi mi geldi?"