Elli Altı

Olduğum yerde durakaldım.

O, resepsiyonun önünde duruyordu, uzun bacakları zarifçe çaprazlanmış, nefret etmeye başladığım o kendini beğenmiş gülümsemesiyle. Kırmızı ojeli tırnakları masaya rastgele vuruyordu, sanki buranın sahibiymiş gibi resepsiyonistle sohbet ediyordu. Sesi tam duyabileceğim kada...

Giriş yapın ve okumaya devam edin