Doksan Bir

Bu akşamki akşam yemeği, çıplak ayakla kurt dolu bir çukurun üzerinde ipte yürümek gibiydi.

Yemek salonu, mağara gibi tavanları ve sessiz yargıçlar gibi aşağı bakan kasvetli yağlıboya tablolarıyla hiçbir rahatlık sunmuyordu. Uzun maun masa sonsuzmuş gibi uzanıyordu, parlatılmış yüzeyi, titreyen aviz...

Giriş yapın ve okumaya devam edin