


Bölüm 2 Emily boşanmak istiyor.
"Hayır, yapmadım," dedi diğer hizmetçi.
"Ben de yapmadım," Uğursuz bir sessizlik çöktü.
İkisi birbirlerine baktılar.
Uzun bir süre sonra, biri tekrar konuştu, "Belki de arka bahçede olduğumuz için duymadık."
"Kesinlikle öyle," dedi diğer hizmetçi.
Sonuçta, klostrofobisi olan Sophia'ydı, Emily değil.
James, villanın girişinde derin bir kaş çatmasıyla duruyordu. Emily yaralanmış mıydı? Bunu nasıl görememişti?
Ve Sophia'nın yanlışlıkla Emily'yi asansörden aşağı tekmelemesi mi? Bu imkansızdı.
Sophia o kadar nazikti ki, böyle bir şey yapmazdı.
Kesinlikle Emily, Sophia'yı suçlamak için bilerek atlamış ve olay çıkarmıştı.
Emily, içeride konuşan iki hizmetçiyi rüşvetle orada durup bu şeyleri onun duyması için söylemeleri için ayarlamış olmalıydı.
Sophia asansörde sıkışıp kaldığında ve uzun süre bulunamadığında, kesinlikle Emily iki hizmetçiye uzak durmalarını söylemişti.
'Emily, sana Bayan Smith unvanını verdim, sen hala hizmetçilerimi rüşvetle Sophia'yı suçlamak için kullanıyorsun. Ne kadar acımasızsın!' diye düşündü.
"Ne yapıyorsunuz?!" James içeri adım attı. "Sizi Sophia'ya bakmanız için ödüyorum, başkalarına zarar vermek ve burada dedikodu yapmak için değil. Kovuldunuz. Gidin ve geri dönmeyin."
İki hizmetçinin tepki vermesini beklemeden, James döndü ve gitti.
Evlenmelerinden sonra yaşadıkları eve gidip Emily'yi bulması ve ona bir ders vermesi gerekiyordu, ona daha fazla kötü şey yapmaması için uyarıda bulunacaktı. Aksi takdirde, ne yaparsa yapsın ya da onu ikna etmeye kim gelirse gelsin, ondan boşanacaktı.
James, villaya olabildiğince hızlı sürdü.
"Emily! Emily, dışarı çık!" James kapıyı tekmeleyerek açtı ve içeri fırtına gibi girdi. "Emily, ne yaptığını biliyorsun. Hemen buraya gel ve hatanı kabul et!"
"Emily!" James birkaç kez seslendi, ama hiçbir yanıt gelmedi.
"Emily, saklanmanın seni kurtaracağını sanma. Saklanırsan ceza daha kötü olacak. Şimdi çık, hatanı kabul et ve Sophia'dan özür dile, belki seni affederim," diye öfkeyle bağırdı James.
Villa ölüm sessizliğindeydi; kimse ona cevap vermedi.
James'in yüzü daha da karardı.
Daha da sinirlendi, sesi buzdan daha soğuktu. "Kimse onu gördü mü? Emily nerede? Onu bulun!"
Yine sadece sessizlik vardı.
Sonra James'in aklına geldi—evlendikten sonra villaya hizmetçi tutmamıştı, Emily'ye eziyet etmek ve onu evliliğe zorladığı için intikam almak amacıyla.
Emily tüm işleri kendi yapmak zorundaydı—yerleri paspaslamak, merdivenleri temizlemek, korkulukları silmek, her şeyi.
Etrafta hizmetçi olmadığı için, James onu kendisi aramak zorundaydı.
Her yeri aradı—üst kat, alt kat, banyo, mutfak, yatak odası, çalışma odası, medya odası, hatta çatıdaki havuz, arka bahçe ve yer altı garajı—ama Emily'den iz yoktu.
Sonunda, çalışma odasındaki masasında imzalanmış boşanma belgelerini ve çöp kutusuna atılmış tek fotoğraflarını gördü.
Emily ile evlendiğinde, City Hall'a gitmek bile istememişti, evlilik fotoğrafları çektirmek bir yana.
O fotoğraf, evliliklerinden sonra ilk ayın on beşinci gününde, Ava ile yemeğe çıktıklarında çekilmişti. Emily, onu güldürmek için eğilmişti ve Ava fotoğrafı çekmişti.
Emily, Ava'dan fotoğrafı istemiş, bir fotoğraf stüdyosunda bastırmış, çerçeveletmiş ve yataklarının üzerine bir düğün fotoğrafı olarak asmıştı.
Onu astığı günü hala hatırlıyordu. Emily yanında durmuş, ona hayranlıkla bakarak, "O görkemli düğün fotoğraflarına kıyasla, bizimkini tercih ediyorum, hayat dolu," demişti.
Şimdi, o "hayat dolu" düğün fotoğrafı çöpte yatıyordu.
Fotoğrafın üzerindeki camda çatlaklar oluşmuş, soğuk yüzü ve Emily'nin gülümseyen yüzü bozulmuştu. Kırık camın üzerinde, yüzlerinden akan kan gibi görünen kırmızı bir sıvı vardı.
Bugün ikinci kez, James kalbinde dev bir elin yırtıldığını hissetti.
Emily gerçekten boşanmak istiyordu.
Bu bir kapris ya da zihin oyunu değildi.
Gerçekten ondan ayrılmak istiyordu.
Johnson Malikanesi'nde, Emily'nin ailesi, yatak odasının kapısının yanında toplanmış, hala uyuyan Emily'yi izliyorlardı.
"Emily kendini kötü mü hissediyor? Neden hala uyanmadı?" diye sordu Aiden, yüzünde endişe dolu bir ifadeyle.